Başka Dilde Yaşamak

İletişim, yaşadığımızı hissetmemizi sağlayan en önemli bişey. İnsan kendisini ifade edebildiği kadar mutlu, iletişim kurabiliyor olmak da bu mutluluk için yegane olan şey.

Gel gelelim kimlerle iletişim kurabildiğimiz de çok önemli. 6–7 milyar insanın ne kadarını anlayabiliyor, ne kadarına kendimizi ifade edebiliyoruz?

Aklındaki muhteşem fikirleri ana dilinde anlattığında kimler anlıyor? Seni anlamasını istediğin insanlar mı? Yoksa anlamasa da olur dediklerin mi?

Anlamak istediğin insanlar senin ana dilinde mi konuşuyor? Yoksa bambaşka bi dilde konuşuyorlar da, sen hala altyazı mı bekliyorsun?

Hayatın sırrını berber Necati abiden öğrenebilirsin, ama o sırrı Alabama’da yaşayan Joseph amcaya anlatabilir misin?

Ya da kariyerinde ihtiyacın olan bir eğitimi berber Necati’den değil de, Alabama’daki Joseph amcadan almak istemez misin?

Hepimizin birbiriyle iletişim kurmaya ihtiyacı var. Batının güzel yanlarını almak için de, doğunun güzelliklerini aktarabilmek için de ihtiyacımız var iletişime.

Hal böyleyken bildiğimiz dil yeterli mi? Biz mi bütün dünyaya ana dilimizi öğreteceğiz? Yoksa bütün dünyanın konuştuğu dili mi öğreneceğiz?

Türkçenin çok zor bir dil olduğunu biraz empati ve biraz da deneyle anlayabiliriz. Ayrıca zamanında bütün dünyaya dilimizi yaymanın çalışmalarını yapmadığımız için artık çok geç. Ama bir yandan dilimizi öğretmeye çalışabiliriz de. Bu konuda sahil kentlerimizdeki hummalı çalışmayı takdir ediyorum (!)

Artık dünya İngilizce konuşuyor. Dünyayla iletişim kurabilmek adına bizim de bu dili öğrenmemiz şart oldu. Hem anlamak, hem de anlatmak için…

Maalesef Türkler olarak çok kibirli bir milletiz. Her konuda dünyanın geri kalanından üstün görüyoruz kendimizi. O yüzden başka milletlerden alacağımız çok birşey olduğuna inanmıyoruz. Dil öğrenmeye bu yüzden istekli değiliz.

Halbuki eğitim hayatımızda bence dünyanın ne kadar gerisinde kaldığımız da anlatılmalı. Dünyayla yarışta nerede olduğumuza dair bir ders olmalı ve bu ders İngilizce dersinden hemen önce olmalı.

Sadece İngilizce öğrenmek de yetmez. Doğru iletişim kurmak da çok önemli. Nice İngilizce konuşanlar görüyoruz ki nezaket adına hiç nasibi olmamış. Selam vermeyi gereksiz sayan, tebessüm etmeyi beceremeyen İngilizce ustalarımız bir hayli fazla.

İnsanları anlayabilmek için sadece dillerini bilmek de yetmez, dillerini yaşamanız gerekir. O dille oturup kalkmanız, okumanız, yazmanız, dert dinlemeniz ve anlatmanız gerekir.

Yaşadıkça o insanların hissiyatını daha iyi anlarsınız. Öyle bişeydir dil. Elif Şafak demişti, İngilizce daha matematiksel bir dil iken, Türkçe daha duygusal bir dil diye. Batı kültüründeki duygudan alabildiğine uzak, mantığa alabildiğine yakın yaklaşımın bir sebebi de kullandıkları dil belki de.

Uzun lafın kısası, başka dillerde yaşamaya ihtiyacımız var. Bunu ekmek su gibi bir ihtiyaç olarak görmedikçe hep eksik kalacağız, hep geride. Dünyayı hem duygu ve düşüncede, hem de maddiyatta yakalayabilmek için ilk ve en önemli adım başka dilde yaşamak.